Afalina yunusların hepsi de aslında tip 2 diyabet hastalığına sahip oluyorlar. Fakat bu hastalığı bizden çok daha farklı yönetme güçleri var.
Hâl böyle olunca insan “okyanusta insülini nasıl bulabiliyorlar?” sorusunu düşünmeden duramıyor. Bakın bilim buna ne cevap vermiş!
Şişe burunlu olarak bilinen yunus balığı türü, diyabeti yönetebiliyorlar.
Yunuslar, vücut büyüklüklerine göre oldukça büyük beyinlere sahip. Hatta insanlardan sonra bu özellikleriyle ikinci sırayı almışlar. Beyinlerinin de sürekli olarak işlev görebilmesi için glikoza ihtiyaçları oluyor.
Araştırmacılar, yunusların da bize benzer bir enerji gereksinimi olabileceğini düşünüyor çünkü bu hayvanlar da kan dolaşımı aracılığıyla yüksek miktarda glikoz taşırlar.
Fakat bu hayvanlar, genellikle protein açısından zengin ve şeker açısından düşük bir diyetle besleniyorlar.
Beslenmek için öncelikle balıkları tercih eden yunuslar, bu diyetle vücutlarının ihtiyaç duyduğu glikozu alabilmeleri için bir tür insülin direnci geliştiriyorlar. İnsülin, kan şekerini enerjiye dönüştüren bir hormondur ve tip 2 diyabetli insanlarda bu hormon direnci vardır.
Ulusal Deniz Memelileri Vakfı’ndan Stephanie Venn-Watson’a göre yunuslar, diyabetlerini açıp kapayabilen bir mekanizmaya sahipler. Kulağa biraz şaşırtıcı geldiğinin farkındayız.
Yunusların diyabeti, gece boyunca aç kalıp sabah kahvaltıyla sona eren kısa süreli periyotlarda ortaya çıkabiliyor. Bu yetenekleri de aslında ciddi sağlık sorunlarına yol açmadan diyabetlerini kontrol altında tutabilmelerini sağlıyor.
Yunuslar, okyanusta glikoz olmadığı için insülin salınımını durdurabilirler.
Bu durumda, hücreler glikoz alamazlar ancak yunuslar, vücutlarının enerji ihtiyacını yağlar, proteinler ve diğer kaynaklarla karşılayabilirler. Yunusların doğal besin kaynakları olan balıklarda bu tür besin öğeleri bol miktarda bulunur, bu da onların metabolik gereksinimlerini karşılamalarına yardımcı olur.
Ancak uzmanlar, yunusların metabolizmalarının bizden farklı olduğunu ve kan şekerini nasıl işlediklerinin tam olarak anlaşılmadığını belirtiyorlar. İnsanlar ve yunusların metabolik farklılıkları, enerjiyi depolama ve kullanma yöntemlerinin de farklı olmasını gerektiriyor.
Bu da aslında bilimsel olarak bize tamamen benzemedikleri anlamına geliyor.